Özet
Giriş: Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) hastalarının bir kısmında persiste eden semptomlar görülmektedir ve enfeksiyonu atlatanların uzun dönemdeki sağlık durumlarıyla ilgili bilgiler sınırlıdır. Bu çalışma sağlık çalışanlarının COVID-19 enfeksiyonu sonrasındaki persistan semptomlarının değerlendirmesini ve post-COVID-19 semptomlarının demografik ve klinik özellikleri ile ilişkisinin araştırılmasını amaçlamaktadır.
Gereç ve Yöntem: Tanısı gerçek zamanlı-polimeraz zincir reaksiyonu ile kanıtlanmış, semptomatik COVID-19 enfeksiyonu geçiren sağlık çalışanlarından, tanı almasının üzerinden en az 12 hafta geçmiş olanlar çalışmaya dahil edildi. Katılımcıların demografik özellikleri, ek hastalıkları, COVID-19 tanısı sırasındaki semptomları ve üç haftadan uzun süren semptomları anket formu ile ayrıntılı olarak sorgulandı. Katılımcıların kendileri tarafından doldurulan EuroQoL beş-boyut beş-seviye (EQ-5D-5L) anketi ve EuroQoL görsel analog skalası (EQ-VAS) ile COVID-19 hastalığının, katılımcıların yaşam kalitesi üzerine etkileri araştırıldı.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 121 hastanın ortalama yaşı 33,5 [22-59, standart deviasyon (SD)=8,23], COVID-19 enfeksiyonu tanısı almasının üzerinden geçen süre ortalama 30,3 haftaydı (12,7-56,9, SD=12,6 hafta). Katılımcıların %92’si (n=112) ayaktan takip edilmişti. Katılımcıların %63’ünün (n=77) COVID-19 enfeksiyonu sonrasında üç haftadan uzun süren semptomları olmuştu ve halsizlik (n=40, %33), koku kaybı (n=27, %22,3), dikkat eksikliği/konsantrasyon bozukluğu (n=25, %20,7), en sık saptanan semptomlardı. Yetmiş yedi katılımcının 19’u (%24) ise semptomların 24 haftadan uzun sürdüğünü belirtti ve en sık görülen semptom koku kaybı idi. EQ-5D-5L anketine göre katılımcıların %33’ü sağlık durumunu eskisinden daha kötü olarak tanımlarken, %15’inde EQ-VAS skorunda yedi puan ve üzeri düşüş saptandı.
Sonuç: Tüm bu bulgular hafif ve orta şiddetli COVID-19 enfeksiyonu geçiren genç hastalarda dahi uzun vadeli post-COVID-19 semptomlarının yaşam kalitelerini etkileyecek oranlarda olduğunu ve bu hastaların rehabilitasyonu için sağlık hizmetlerinin planlanması gerektiğini göstermektedir.